16 Ocak 2012 Pazartesi

Düşler Birlikteliği

     “Rendekâr (Descartes) doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öyleyse varım. Oldukça makul. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, var olmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, ben varım. Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da var olduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum.”  Böyle demiş İhsan Oktay ANAR Puslu Kıtalar Atlası adlı kitabının arka kapağında.
     Dün gece odamda otururken –başıma güneş geçtiğinden olsa gerek, birden bire acaba ben birilerin düşü müyüm diye düşünmeye başladım. İhsan Hoca’nın kulaklarını çınlattım. Kendimi bu düşünceye o denli kaptırdım ki durduramadım beynimi. Değil yazarak sözle bile anlatması çok zor belki ama gene de bir şansımı deneyeyim.
     Hepimiz birilerin düşleriyiz aslında. Birileri bizleri düşlüyor ve biz de başkalarını düşlüyoruz. İnsanlar tıpkı ana rahmindeki göbek kordonu gibi bir kordonla birbirlerine bağlı. Düşünce kordonlarıyla. Her düşünenden, her düşünülene doğru bir kordon var. Bir insanı birden fazla kişi düşünebileceği için ve birisi aynı andan birden fazla kişiyi düşünebileceği için herkesten onlarca, yüzlerce belki binlerce düşünce kordonu çıkıyor düşündüklerine doğru.
     Bu evrende soyut veya somut olarak sonsuz olan hiçbir şey olmadığına göre yani her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu oluğuna göre, bu düşünce kordonları yumağının da bir başı ve bir sonu var elbet. Daha açık anlatmak gerekirse, herkesi düşünen ve herkesin düşlediği olarak farklı iki uç var. Herkesi düşünen kişi bu yumağın en altında ve kendisinden çıkan düşünce kordonları diğer bireylere bağlanıyor. Onlardan çıkanlar da bir diğerlerine. Ağaç misali dallanarak tepeye doğru çıkıyor. Her düşünülen aynı zamanda düşünen olduğu için git gide artıyor kordonların sayısı ta ki hiçbir şey düşünmeyen kişilere ulaşana kadar. İşte o nokta bu düşünce silsilesinin sonu. Herkes tarafından direkt ya da dolaylı olarak düşünülen ama kimseyi düşünmeyen kişiler. Yani bizim düşler birlikteliğimiz tek noktadan başlıyor yani herkesi direkt ya da dolaylı olarak düşünen kişiden ve birden fazla noktada bitiyor. Bu noktalarsa hiçbir şey düşünmeyen kişiler.
     Düşler birlikteliğini elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. Şimdi ise daha çetrefilli bir noktaya parmak basmak istiyorum. Bu düşünce topluluğunda Tanrı nerede? Herkesi düşünen kişi mi? Eğer öyle düşünüyorsanız bence yanılıyorsunuz çünkü; Herkesi düşünen kişinin Tanrı olduğunu düşünelim. Tüm düşünceleri o yaratıyor. Yaratıcılık açısından bakılırsa oldukça makul görünüyor. Fakat o her şeyi düşünen kişiler bizler de olabiliriz. Her düşündüğümüz şeyin içine kendimizi de katarsak eğer –bizi birbirimize bağlayan düşünce kordonlarını bir zincirin halkası gibi düşünelim- her halkada yer alabiliriz. Yani en alt noktadan yani herkesi düşünen kişiden başlayarak en üstün bir alt noktasına kadar yani hiçbir şeyi düşünmeyen kişiyi düşünen kişiye kadar herkes olabiliriz. Sadece hiçbir şey düşünmeyen kişi olamayız. Olamadığımız şey Tanrıdır. Çünkü bizler Tanrı olamayız. Bu sebeple bence Tanrı hiçbir şey düşünmeyen kişidir. Her şeyi düşünen kişi, dolaylı ya da direkt olarak onu düşünüyor. Yani ona, Tanrıya ulaşmak istiyor. Tanrıyla arasında düşünce kordonlarından bir yol açıyor, bağlar kuruyor.
     Şimdi diyeceksiniz ki; hiçbir şey düşünmeyen kişi birden fazladır demiştin. Bu senin düşüncene göre birden fazla Tanrı var anlamına geliyor. Lakin Tanrı tektir. İşte bu nokta senin yanıldığın noktadır. Eğer böyle düşünüyorsanız sizlere şunu söylüyorum: Evet herkesin Tanrısı birbirinden farklıdır yani herkes için farklı bir tanrı düşüncesi vardır. Fakat bu kadar farklı şekillerde düşünülen şey tek bir şeydir. Yani Tanrı tektir. Bu düşünceler topluluğunda onları tek yapan şey aynı olmalarıdır. Hiçbir şey düşünmeden herkes tarafından düşünülmeleridir. Sizce de bu ancak Tanrı’nın sahip olabileceği bir şey değil midir?
                                                                                                                                                       
                                                                                                                                                           [osgi]