9 Ağustos 2010 Pazartesi

-

Bu yazının bir başlığı yok, bir amacı da. Biraz içtim, belki birazdan biraz fazla içtim ve dostlar yanında gülümsedim içimdeki perdeleri sımsıkı kapatarak. Şimdi evimde, küçük dağınık odamda kaldırdım zihnimin tahliye kapaklarını ve kendimi kalemin kağıda değdiği noktaya sabitledim.

Kendimin yanlış olarak gördüğü bir durumda kendimi doğrulamaya çalışıyorum. Şeytanın avukatı gibi. Duygularım ve mantığım kafamın içini ringe çevirmiş, kıyasıya dövüşüyor. Gonk sesi onu görmemle yankılanıyor içimde. Aklıma düştüğü günden beri sala’m okunuyor kulaklarımda ve kendi cinayet senaryolarımı yazıyorum. Belki de abartıyorum çünkü severim ben büyütmeyi acılarımı. Yürüyeceği yola diken eken bahçıvanlar misali.

Bu karanlığın içinde gene o tanıdık gözler. Bu kez daha bir yakın bana rengi seçiliyor. Usandım yaşamak istediğim gerçekleri rol yaparak şakalarıma alet etmekten. Mantığımla el ele verip duygularım üzerine yürüyorum, sonra alıp kucağıma onları şefkatle dinliyor, hak veriyorum. Aptal rolü yapmaktan bıktım, anlamazlıktan gelmekten, dilimin ucundakileri yutup yalnız kaldığımda kendime kusmaktan bıktım.

Telefon çaldı bak arayan o. Saat 02:30. Gene rol yapma vakti bana, gene yutma vakti hissettiklerimi. Bir şarkı açıp gidiyorum, grubun adı: Çekirdek, şarkının adı: Birisi…


Çekirdek-Birisi: http://fizy.com/#s/1ah1wv
[osgi]

1 yorum: