3 Ağustos 2010 Salı

itirafname

Geri döndüm. Doldurup çıkınıma tüm pişmanlıklarımı geri döndüm. Olmayacak bir dua mıydı amin dediğimiz, yoksa Tanrının yoğun zamanına denk gelip gözden mi kaçtı isteklerimiz. Beni tanıyanlar bilirler bahane bulmak denildi mi yoktur üstüme ama bu kez bahaneler değil anlatılacak olan. Dün gece hiç uyumadım ve damla damla damıttım kendimi, içimdekileri. Doldurup bir kadehe tekila misali tek atışta içtim ama limonsuz ve tuzsuz. Kendimle sarhoşum şimdi ben ve sana değil kendime yazıyorum.

Korktum, evet korktum. Aldatmaktan, kullanmaktan, karşılık verememekten, yetememekten, senden, benden, bizden kortum. “İnsanın kendini önemsemesi, kendisinin kiralık katilidir*” demiş adamın biri ben kendimi öldürüp cenazemi sana yıkattım gözyaşlarınla…

Hiçbir ses telefonun diğer ucundaki titreyen bir sesten daha gerçek olamaz. O titreyişte dile dökülmeyen küfürler vardır, serzenişler vardır, "nedenler" vardır dev puntolarla yazılmış, belki yalvarışlar vardır, keşkeler var diz boyu çamur gibi üzerimize yapışan çitilesenizde izi kalan. Öyle bir sestir ki o, belki suskunluktan bile daha çok şey anlatır, sessizlikten bile daha ağırdır. Duydum biliyorum, o andan beri her aklıma geldiğinde titriyorum.

Kendimleyim şimdi. Yüksek dozda karamsarlık aldım. Kabuk bağlasın diye yaralarım zamana bıraktım tebessümlerimi, gözyaşlarımı. Bir çift göz var karanlığımda, beni yemek için saldıracak vahşi bir hayvan mı? Yoksa beni çekip çıkaracak, iki tokat atıp uyandıracak umudum mu? En kısa zamanda çevremden, bu şehirden, titreyen seslerden, o gözlerden uzaklaşmaya kendimle kalmaya ihtiyacım var.

Az önce bir sosyal paylaşım sitesinde okuduğum bir cümle ile sonlandırayım “Bilirsin beceremem yaşamayı.. bir damla su olsam, gider rakıya damlarım.**”

[osgi]

* Mehmet Şenol Şişli (kendisi kargo grubunun eski basçısı olur)

** Küçük İskender


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder